
Yaz dönemine girilirken blog açmanın zorlukları, asparagas transfer haberleri, geleceğe dair planlar ve geçen senenin yorumlaması hariç yazacak bir şey bulamamak. Hazır en azından son haftaya yetişmişken, haftada olup bitenlerin genel bir yorumunu yapmak lazım. Ekstra olarak bu başlıktan futbol harici sporlarla pek ilgilenmediğim sonucu çıkabilir, doğruluk payı var ama istisnaları da var..
Türkiye futbol tarihini değiştiren bir haftayı (ve seneyi) geride bıraktık. 4 büyüklerin hegamonyası kırıldı. Ertuğrul Sağlam çok büyük bir başarıya imza attı gerçekten, Bursa şehri de Sivasın aksine şampiyonluğu kaldırabilecek bir şehir olduğunu kanıtlayınca bu sonuç aslında çok da şaşırtıcı değildi ama Türkiye şartlarını düşününce bu sonuç belki de Anadolu takımları için bir devrim olacak. Football Manager'da yapmak kolay bak adam Salvio olmadan gerçekte yaptı diyerek blogun fenerli yazarı Hrvoje'ye bir gönderme yapmadan geçmeyeyim burada :)
Sezonun değerlendirmesini önümüzdeki günlere bırakarak haftanın değerlendirmesini yapalım. Her ne kadar Galatasaraylı olsam da şampiyonluk yarışı dururken iddiasız maçı izlemeye ikna edemedim kendimi. Ama yine de az çok baktım tabii ki durum nasıl diye maça. Cumhur Galatasaray altyapısında fazla adı duyulmayan bir isimdi, performansı öyle ahım şahım değildi belki ama ayağı düzgün gözüktü bana. Biraz tecrübe ve kuvvetlenmeye ihtiyacı var diye düşünüyorum. Emre Çolak hakkında görüşüm belli, Arda değil ancak Alex olur bu çocuktan bu fizikle ve onun için de oyun vizyonunu çok geliştirmesi lazım. Yine de yaptığı hareketlerle farklılığını gösteriyor tabii es geçmemek lazım. Sonuçta beyninde sezonu çoktan bitirmiş Galatasaray takımı için anlamsız bir maçtı, Thomas Doll'le sene başından beri fena top oynamayan Gençlerbirliği'ne mağlup olduk.

Gelelim şampiyonluk yarışına. Fenerbahçe Trabzon maçıyla başlayacak olursak, ilk dakikalardaki Fenerbahçe baskısından sonra golün geleceği belliydi. Açıkçası maçtan önce de Fenerbahçe galibiyeti bekleyen benim için bu tempo moral bozucu olmuştu, her ne kadar 2 takımı da sevmesem de Bursaspor şampiyonluğunu tercih ederim tabii ki. Derken Güiza 2 kaçırdıktan sonra golü attı ve o dakikadan sonra tempo biraz düşer gibi oldu. Bursa-Beşiktaş maçından ise güzel futbol umudum yoktu benim. Bursasporun kontratağa dayalı olan, Beşiktaşınsa olmayan hücum anlayışıyla 0-0 gibi bir sonucu olası görüyordum. Beşiktaş tarafında Batuhanın geçen gün Eskişehir'e satıldığı ortamda forvette Nobre'yi görmek güldürdü beni. Bursa biraz daha derli toplu gözükse de bir aksiyon yoktu maçta. Derken Trabzonsporun gol haberi geldi. Burak Yılmaz'ın bana göre yüzde yüz istemeden attığı golle beraberlik gelmişti. Maçın o ana kadarki gidişiyle Fener en az 2 tane daha atar 3-1 alır gibi gözükürken pratikte öyle olmadı. Bu gol Bursa'ya ve Trabzon'a direnç, Fenerbahçe'ye panik olarak yansıdı. Defans-kaleci hatalarıyla gelen Bursa golleriyle ibre iyiden iyiye Bursa'ya döndü. Devre olurken saatin 20.45 olması benim için çok şey ifade ediyordu.
2. yarıya geçmeden bir anekdot. Spor salonunda 8-9 yaşlarındaki bir çocukla abisi lig hakkında konuşuyorlardı. Küçük çocuk abi bence biz olamayacağız şampiyon bursa olacak dedi. Abisi de onlar daha iyi oynuyor ama son hafta Kadıköyde kaybetmeyiz herhalde gibilerinden bir şey dedi. 8-9 yaşında çocuğun kaybedeceğiz düşüncesi beni şaşırtmıştı. Yenilmeyi bu kadar kolay kabullenmek, hatta kaybetmeye alışmak.. Bizim Galatasaray taraftarı olarak takımımızda kabullenemediğimiz bu değil miydi? Franco Atletico favori dediğinde kızmamızın sebebi bu değil miydi? Başkan caddeye kocaman Fenerium tırını getirip erken kutlamaları başlatmışken, Fener taraftarı hala Denizli maçının travmasını atlamamıştı anlaşılan...

2. yarı Fenerbahçe daha dağınıktı. Ama daha çok pozisyon buldular ilk yarıya oranla. Tabi futbol bu, olmayınca olmuyor. Maçı Denizli maçına benzetiyor genelde insanlar. Bence yanlış. Bu maçı olsa olsa Johnson'un 40 metreden yazdığı Gs-Fb maçına benzetebilirsiniz. Pozisyonlara tek tek değinerek yazıyı daha da fazla uzatmak istemiyorum, ama Onur Kıvrak çok iyi bir kaleci olma yolunda ilerliyor diyelim. Maç sonundaki komediye değinsem mi değinmesem mi kararsız kaldım ama sanırım değinmeden olmaz. 29 sene önce yine olmuş aynısı, yanlış haberle kendini şampiyon sanıp şampiyonluk turu atmış fenerli futbolcular. Hadi o zaman normal ama günümüzde her türlü teknolojinin olduğu bu dönemde bunların yaşanması.. Komedi. Sonrasında statta ve stat dışında Kadıköy'de yaşananlara fazla değinmeyeceğim, eziklik kelimesini kullanmadan 2den fazla cümleyi art arda getirmem mümkün olmaz ilk günden antipati toplamayalım :) Gecenin şaşırtmayan son haberi de Aziz Yıldırım'ın görevi bıraktığı haberiydi, kendisine geçmiş olsun, Türk futboluna hayırlı olsun diyoruz...
2 yorum:
Aziz Yıldırım görevi bırakmadı.
Türkiye'de basını en iyi yöneten kulüp Fenerbahçe, ancak onların bile ilk başarısızlıkta hemen üstüne gidiliyor insanların, böyle haberler çıkıyor istifa etti şeklinde. Ben de basın toplantısını beklemeden yazınca yazıyı yanlış bilgiyi kullanmış oldum. Hani deriz ya basın yalan yazıyor şampiyon olmayınca.. diye, öyle bir durum işte :) Teşekkürler düzeltme için..
Yorum Gönder