Birbiriyle taban tabana zıt olan iki takımın tek ortak noltası belki de, ligin en iyi savunma takımlarından olmaları. Boston'a baktığımızda, her oyuncunun - belki Garnett'i ayrı tutabiliriz. - kendinden beklenen performansa yaklaştığını görüyoruz. Gerçekten, özellikle Pierce, Lebron'dan kurtulduktan sonra oyundan ne kadar zevk aldığını herkese gösterir nitelikteydi. Zaten Boston, son çeyrek dışında üstün oynayan takımdı ve farkı önemli seviyelerde tutmayı başardılar. Pierce'la beraber, Ray Allen'ın performansına da değinmemiz gerekir. Allen bu play off'larda Boston kariyerinin en iyi dönemini geçiriyor. Özellikle Orlando maçında 25 sayı 7 ribaunt ve 3 asistlik performansıyla maçta fark yaratan oyuncu oldu. Beklenenlerin altında kalan Garnett ise, şut bakımından iyi bir gün geçirmediği için 8 sayıda kaldı. Celtics'in galibiyetindeki en önemli pay ise, gerek ikili sıkıştırmalarla gerek de birebir savunmada Orlando'nun hücum organizasyonunu bozmalarıydı.
Orlando cephesinde ise, en büyük soru işareti kariyerinin ilk konferans finalini oynayan Vince Carter'ın bu seviyede nasıl bir performans vereceğiydi. Bir yıldız gibi oynayan Carter, Nelson'la beraber takımının en etkili ismiydi ve oyun her sıkıştığında elini taşın altına koydu. Özellikle geri dönüş yaptıkları son çeyrekte çok iyi oynayan ikili, ileriki maçlar için umut verdi. Magic'te beklenen altında kalanlarsa, tabi ki Lewis - Howard ikilisiydi. Toplam 20'de 5 şutla 19 sayıda kalan ikili, mağlubiyetin en büyük sorumlularıydı diyebiliriz. Howard'ın yaptığı 7 top kaybı da, sert Celtics savunmasına karşı ne kadar zorlandığının kanıtı. Sertlik demişken, içine Robert Horry kaçmış Rasheed'den bahsetmemek olmaz herhalde. İki hücumda 24 saniyenin sonunda üçlükleri atan veteran, Howard'ı çok sert savundu ve yer yer oyun kurallarının dışına çıkarak onu oyundan soğutmaya, germeye çalıştı ve başarılı oldu da diyebiliriz. Lewis'in ise şut performansının felaketliği (6'da 0 üçlük), Orlando'nun direnememesinin en büyük nedenlerindendi.
Gelelim seriye gene bakışa. Boston cephesinde işler şimdilik iyi gidiyor. Perkins,ucuz hücum fauller yapmayı kesip sertliğini savunmada kullanabilirse, Boston için sorun kalmaz. Zaten takımın geneli iyi oynuyor, bu formu sürdürmeleri başarı olacaktır. Orlando açısındansa söylenmesi gereken çok şey var. Öncelikle Howard konusuna değinmek lazım. Howard, hücumda çok zorlandı ilk maç. Arkasında sağlam duran Perkins - Rasheed ikilisi iyi savunma yaptıkça da işi zor. Burda onun nerde ve nasıl top aldığı çok önemli, geçen sene Hidayet olduğundan bu konuda sorunları yoktu. Howard kötü de oynasa, takım onu unutmamak zorunda. Tabi o da sinirlerine hakim olmalı. Arkasında boğuşmak zorunda kaldığı Perkins ve rakibi kızdırmayı çok seven Rasheed var. Özellikle Rasheed karşısında bu seride çok önemli bir sınav verecek Howard.İkinci maça mental olarak çok iyi hazırlanacağını ve iyi performans vereceğini düşünüyorum. Yine bu akşamki ikinci maçta Carter kilit rol oynayacak. Oyunun sıkıştığı anlarda vereceği katkı Orlando açısından çok önemli.
Bence serinin en kritik eşleşmesi Nelson - Rondo. Burada hangi guard'ın üstünlük sağlayacağı çok önemli. Nelson, hiçbir zaman top dağıtımı konusunda çok başarılı bir guard olmadı. Fakat Boston gibi yardım savunmasını çok iyi yapan bir takıma karşı Play off'da iyi organize olamazsanız, şansınız kalmaz. Bu yüzden Nelson'ın bu konuda sorumluluk alması çok önemli. Rondo zaten Nelson'a kıyasla üst düzey bir oyuncu ve bunu Cavs serisinde de gösterdi. Eğer bu eşleşmede üstünlüğü sağlayabilirse, bence Celtics saha avantajıyla beraber bir adım önde olur. Tabi olası uzun bir seride veteranlardan oluşan Celtics takımının ilk maçtaki performansını ne derece sürdürebileceği de soru işareti. Celtics'in normal sezonda kendi sahasında kaybettiği maçların çok olmasının Play off için bir ölçü olduğunu düşünmüyorum.
Son bir parantez de hakemlere açalım. İlk maçta sertliğe çok izin verildi. Eğer bu, tüm seri boyunca böyle devam ederse, bu sertliği daha çok seven takım olan Celtics'in lehine olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder