21 Temmuz 2010 Çarşamba

Kocaman Aykut ve Fenerbahçe'si

Hazır akşam "derbi" varken, uzun süredir blogda pek yer bulamayan Fenerbahçe'nin son durumuna da değinelim. Önce takımın hem teknik hem sportif direktörü Aykut Kocaman'dan başlayalım. Sürekli kaşları çatık, asker gibi fazla ciddi bir havası olan bir adama sempati duymam mümkün değil ne yazık ki. Gavurların "man management" dediği konuda eksiği olduğunu düşünüyorum bu bakımdan, kenarda sürekli kaşları çatık bir hoca oyuncusunu da saha içinde gerer. Ayrıca gazetelerde 5-2 biten Köln maçından sonra takımı haşladığı yönünde haberler de çıktı, ne olursa olsun bu bir hazırlık maçıdır ve hem oyun şablonu hem de oyuncular üzerinden deneme yapmak içindir; bu skor geldiyse başarısız olan ne sensin ne de oyuncular, denediğin oyun düzeni işlememiş demektir. Taktik ve oyun anlayışı olaraksa pozitif bir hoca, Ankaraspor'da oynattığı futbolu hepimiz hatırlıyoruz. Hem sportif hem teknik direktör yetkilerini elinde toplamış olması da ona kafasındaki oyun anlayışını oturtması konusunda yüzde 100 özgürlük tanıyor. Ama ben kendisinin özellikle ilk haftalarda gelebilecek birkaç başarısız sonuçtan sonra işinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Oyuncularla iletişiminde sorunlar olabileceğini düşünüyorum ve bu oynatmak istediği futbolu da etkileyecektir. Ama medya ve taraftarlar çok memnun görünüyor başarısız (!) Daum ve Zico'dan sonra kendini ispatlamış, dünya çapında önemli teknik direktör (!) Aykut'un gelmesine, biz Galatasaraylı halimizle onların mutluluğunu bozmayıp takım değerlendirmesine geçelim.

Fenerbahçe takımında Alex'in varlığı takımın oyun düzenini direkt olarak etkileyen bir nokta. Alex varken sisteminizi onun üzerinden kuracaksınız ya da onu planlarınıza katmayacaksınız; ortası yok. Bu yüzden senelerdir 4-4-1-1 veya baklava 4-4-2 oynuyor Fenerbahçe. Günümüzde tek ön libero oynamak intihar olacağına göre tahminen 4-4-1-1 oynayacak yine Fenerbahçe Alex'i gözden çıkarmayacaklarını düşünürsek. Geçen sezon 2. yarıda bu taktiği kanat oyuncusu olmadan oynamak zorunda kaldılar, Kazım'ın gidişiyle. Dolayısıyla transferde önceliği kanatlara verdiler ve sola Stoch, sağa Dia takviyesi geldi. Stoch benim beğendiğim tarz bir oyuncu, ters ayakla içe dripling yapıp şut ve pas tehdidi yaratan oyuncular bana göre çok değerli bugünlerde. Dolayısıyla bize gelmemesine üzüldüm, Fener'de faydalı olacağını düşünüyorum. Ama faydalı olacak dediysem bir Hazard veya bir Krasic değil hiçbir zaman onu da hesaba katmak lazım. Gelelim dün açıklanan Dia'ya. Öncelikle, Fenerbahçe'ye geri dönen Kazım var sağ kanatta onu hesaba katmak lazım. Sonra stoperde oynayan Bilica'yı, Lugano'nun alternatifsizliğini; ön liberoda Baroni'nin etliye sütlüye karışmaz futbolunu göreceksin, forvet transferini yapacaksın, en son çok paran varsa Kazım'ın yerine adam alırsın. Dia kötü bir oyuncu değil, geçen sezon çıkış yapmış, süratli ve dripling yeteneği olan bir sağ kanat oyuncusu. Çok üst düzey olmasa da skor katkısı da verecektir Fenerbahçe'ye. Ama bana göre Fenerbahçe'nin öncelikli transfer hedefi olmamalıydı sağ kanada bir transfer.

Bu akşamki dostluk maçı hakkında en anlamlı sözü Alex söylemiş aslında, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında bir dostluk yok ki diyerek. Gerçekten de son yıllarda iyiden iyiye savaş halini aldı bu rekabet ve dışarıdan da bu izlenimi veriyoruz. 2 takımın da maçın herhangi bir hazırlık maçından farksız olduğunun farkında olması gerekirken taraftar baskısıyla birbirlerini yoracaklar. Bu tip organizasyonları samimiyetsiz buluyorum ama skor tahmini yapayım eğlenceli olsun. İki takımın da savunmada ve kalede sıkıntıları gollü geçer bu maç, 2-2 biter diyelim.. GS'nin golleri de Batdal'la Barış'tan :)

Hiç yorum yok: