30 Temmuz 2010 Cuma

Galatasaray 2-2 OFK Belgrad


Yıllar önce Ali Sami Yen Galatasaray'ın kuruluş amacını şu cümleyle belirlemişti: ''Maksadımız İngilizler gibi toplu bir hâlde oynamak, bir renge ve bir isme mâlik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek.'' Yıllar sonra Galatasaray Ali Sami Yen'in ölüm yıldönümünde Sami Yen'e veda edeceği sezonu Sami Yen'de bir Avrupa maçıyla açıyordu Galatasaray..

Galatasaray'ın sahaya çıkan kadrosu üzerinden Rijkaard'a çakanlara gülüyorum. Musa Çağıran hariç neden yok diyebileceğiniz bir oyuncu yoktu (sakatlıklar ve ha
zır olmama durumları yüzünden), Musa'nın da 92'li olduğunu ve FM oynamadığımızı fark etmek gerek. Tam olarak düşündüğüm dizilişle çıkmadı Galatasaray sahaya, ancak geçen seneki oyuncu rolleriyle de çıkmadı. Ortada Ayhan defansa biraz daha yakındı, sanırım 34 yaşında da olsa pas yeteneğini kullanarak topu ileriye daha çabuk taşımayı hedeflemiş Rijkaard. İlk yarıda rakibin üzerinde büyük bir baskı kuruldu ve atılan bir golün dışında birçok da pozisyon kaçtı. Pozisyonların kaçmasında önemli bir konu 2 kanatta oynayan oyuncunun da winger tarzı oyuncular olması, ters kanattan gelişen ataklarda forveti 2leyecek özelliklere sahip olmamasıydı. Yine de Galatasaray atakları genelde bu oyuncular üzerinden gelişti, özellikle Arda Turan. Serdar Özkan da istekliydi ve mücadele etti ama mental eksikleri verimliliğini etkiledi. En uçta Mehmet Batdal fiziğiyle girdiği 1-2 pozisyon harici etkisizdi, hem yavaş kaldı hem de top kontrollerinde sorun yaşadı. Ancak bu baskıya rağmen top rakibe geçtiğinde rakip kalemize kolaylıkla geliyordu, bunda da orta saha ve savunma oyuncularımızın topa sert olmaktansa rakibe gölge presi yapmaları etkiliydi.


2. yarıda da 75. dk'ya kadar GS atakları vardı. Mehmet Batdal'ın yerine oyuna giren Kewell, oyun zekasıyla bile farklılık yarattı ve merkez forvetin nasıl oynaması gerektiğini gösterdi. Özellikle Pino'ya attığı paslar harikaydı. Pino'ya gelirsek, Serdar Özkan'daki mental eksiklerin onda da olduğunu düşündüğümü belirtmek lazım. Fiziksel ve teknik yetenekleri ortada, herkes görmüştür ne kadar çabuk bir oyuncu olduğunu ama onun da son tercihlerinde hatalar vardı. Tabii ki tek maç üzerinden değerlendirme yapmak adil değil, sonuçta 2. golümüzde de önemli payı vardı Pino'nun. Ve gelelim 2. gole. Kewell-Pino-Arda işbirliğiyle bulunan golden sonra GS'nin topa sahip olarak oyunu yavaşlatması ve aktif dinlenmesi gerekiyordu sahada. Ama bunlar teoride kaldı. İstediğini alan Galatasaray bunu korumanın tek yolunun geri çekilmek olduğu düşüncesine kapıldı ve 2 saçma salak gol yedi. 2 golde de Aykut'un direk hatası vardır, 2. golde Neill ve Servet'in de yine 1. dereceden hatalı olduklarını belirtmek lazım. Maç bir bakıma dünkü Young Boys Fenerbahçe maçının bir benzeri oldu, rakibe oyunun büyük bölümünde dominasyon kuran takım hak ettiği sonucu alamadı.

Maçın skorundan bağımsız olarak konuşuyorum, Galatasaray OFK Belgrad'ı deplasmanda çok çok rahat yenebilecek güce sahip. 1-2 oyuncuları dışında maç boyu fark yaratan bir adam yoktu rakip takımda. Ama önemli olan eksiklerden ders almak. Ben blogda kaleci gerek yazdım, Servet satılıp defansa oyuncu alınmalı yazdım, orta sahadaki eksikliği zaten görmeyen kalmadı. Bu şartlarda transferleri geciktirip de takımı bu kadroya mahkum eden yönetim 1. suçludur bu durumda bana göre. Adnan Polat da Rijkaard da maç boyu ve sonrası jest ve mimikleriyle sıkıntılı olduklarını gösterdiler. Onlar 1 sıkıntılıysa biz 1000 sıkıntılıyız. Takımdan da sezondan da umutluyum ama Steaua Bükreş geliyor aklımıza istemeden, hem Aykut hem de gelmeyen transferler yüzünden..

Hiç yorum yok: