
Dünya Kupasının 2. turunun 3. günü Hollanda-Slovakya maçıyla başladı. Grupların son maçında İtalya karşısındaki performansıyla büyük sükse yapan Slovakya karşısında Hollanda, Robben'in de dönmesiyle tabii ki favoriydi. Maça da hızlı başladılar ve güzel bir hücumda Robben'in bu sezon klasikleşen sağ kanattan sol ayakla içe çekip sürerek vurduğu şutlarından biriyle üstünlüğü ele geçirdiler. Hollanda'nın eski total futbol anlayışından uzak daha dengeli ve kazanmayı güzel futbolun önüne koyan bir anlayışla oynadığını söylemiştik bu turnuvada. Bu maçta da durum farklı değildi. Golden sonra çok hızlı bir oyun ortaya koyulmadı. Ancak yine de Hollanda kaliteli ayaklarıyla pozisyonlar buldu ve birçok kez farkı arttırma şansı yakaladı. Burada Kuyt ve Sneijder'in performanslarına da değinmek gerekiyor, normalde hiç sevmediğim bir adam olan Kuyt'ı bugün ben bile başarılı buldum. Slovakya da İtalya maçının yıldızı Vittek'le etkili olmaya çalıştı ama kaleciyi geçemediler. Fenerbahçe'nin yeni transferi Stoch yer değiştirerek oynadığı maçta ne solda ne de sağda etkili olamadı, ama tabii ki oyuncuyu tek maç üzerinden değerlendirmek yanlış olur. Medyada şişirildiği yıldız oyuncu olmasa da iyi oyuncu, Daum'un bana göre yanlış anlaşılan Stoch 3. sınıf futbolcu tanımlamasının derinine inerseniz doğru olduğunu görürsünüz. (Ribery, Robben 1. sınıf, Hazard, Elia 2. sınıf, Stoch da 3. sınıf) Neyse, maçın ilerleyen dakikalarında Slovakya'nın gole olan ihtiyacının artmasıyla savunma güvenliğini 2. plana attılar. Bu dakikalarda geride açık vermeye başladılar ve güzel paslaşmalarla Sneijder maçı bitiren golü attı. Son dakikada Slovakya güzel gelişen atakta penaltı kazandı ve eski tabirle "şeref golünü" Ankaragücü'lü Vittek'in ayağından buldu. Hollanda bir sonraki turda Brezilya'yla oynayacak ve şanslarını 50-50 görüyorum.

İki Güney Amerika takımının maçı, beklenildiği gibi bol pozisyonlu ve zevkli geçti. Brezilya ilk defa kendi ekolünden gelen ve açık oynayan bir takımla karşılaşınca, kalite farkını sahaya yansıtmayı başardı. Şili, rakip Brezilya da olsa sisteminden taviz vermeyerek keyif veren bir hücum futbolu oynamaya çalıştı maç boyunca ve bu yüzden herkesin takdirini topladı. Bir çok pozisyon da buldular ancak, karşısında açık oynayan rakip bulunca affetmeyen Brezilya'ya boyun eğmekten kurtulamadılar. Oyun ortada diyebileceğimiz bir durumdayken, kornerden gelen gol, maçın Brezilya lehine dönmesini sağladı. Zaten savunma güvenliğini riske eden Şili, golü yiyince daha da açıldı ve ilk golden hemen sonra bir ani atakta Kaka'nın akıl dolu pasıyla fark ikiye çıktı. Kaka, dünyada başka hiçbir oyuncunun veremeyeceği bir pası verdi ve adeta niçin Kaka olduğunu tekrar gösterdi bizlere. Şili'nin, turnuvaya veda eden takımlar arasında en iyi futbolu oynadığını söylebiliriz. Brezilya'daysa hücum hattı kadar savunma hattının da sıfır hatayla oynadı. Brezilya Hollanda maçı, Çeyrek final mücadeleleri içerisinde en zevkli maçlardan biri olmaya aday.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder